Saatler Geri Alınmadı, Ama Benim Zihnimde Bütün Bir Dünya Geri Aldı
Kayseri’de sabah erken saatlerde güneş, bulutların arasından sızmaya başlarken, bende bir şeyler farklıydı. Herkes saatlerin geri alınıp alınmadığını, kış saati uygulamasının ne zaman başlayacağını konuşuyordu. Ancak, bende bu tartışmaların ötesine geçmeye başladım. Saatlerin geri alınmaması meselesi, hiç beklemediğim şekilde kafamda birçok düşünceyi, geçmiş anıları uyandıran bir tetikleyiciye dönüştü.
Hayal Kırıklığının Sesi
Saatler geri alınmadığında ilk hissettiğim şey hayal kırıklığıydı. Sanki bir şey eksik kalmıştı. Genç bir insanın her şeyin bir düzen içinde olması gerektiğini hissetmesi doğal değil mi? Saatlerin geri alınmaması, Kayseri’nin soğuk sabahlarında daha erken uyanmaya mecbur kalacağımız anlamına geliyordu. Oysa bir saatlik ekstra uykuyu düşünmek bile ne kadar huzur vericiydi. Uykusuz bir sabahı daha nasıl atlatacağımı kestiremiyorum. Saatler, tam da kimseye uymayan bir şekilde hiç değişmemişti.
Hava kararmadan önce, her şeyin ne kadar bir düzene girdiğini görmek istiyordum ama bu, bana biraz da kaybolmuşluk hissi veriyordu. Her şeyin bir anlamı olmalıydı, değil mi? Saatlerin geri alınmaması sadece bir karar değil, yaşamın hızına karşı verilen bir direnişti. Beni gerçekten çok etkileyen, belki de yıllardır içine girmeye çalıştığım zamanın bir türlü elime geçmemesiydi.
Heyecan ve Geriye Dönüş
Sabahları daha karanlık, akşamları ise daha uzun olan günlerin ortasında kaybolmuşken, aslında bu kararı biraz da heyecanla beklemiştim. Saatlerin geri alınmaması, belki de bir umuttu. Belki de zamanın, insanların ellerinde şekil almadığını gösteren bir simgeydi. Öyle düşünmem, Kayseri’nin gece ışıkları altındaki yürüyüşlerime çok yakışıyordu. Bazen eski bir şehri terk etmiş gibi hissediyorum, ama aynı şehre geri dönüp her şeyin değiştiğini görmek heyecan verici. Saatler geri alınmıyor, ama ben her geçen gün daha çok eskiye dönüyorum. Geçmişin o biriktirdiği duygular, zamanın izleri gibi benle her an geri dönüyor.
Bunun nedenini düşünmeye başladım. Belki de Türkiye’de saatler geri alınmıyor, çünkü herkes, bir adım daha atmaya cesaret edemiyor. Ya da her şeyin değişmeye başlaması, bir tür korku yaratıyor. Zamanın sürekli akışını istemek, biraz da kaybolma korkusuyla yüzleşmek demekti. Yavaşça eski alışkanlıklarımı, zamanın geçişiyle birlikte kaybetmeye başladığımı fark ettim. Kayseri’nin o dar sokaklarında yürürken saatler neden geri alınmıyor sorusunu her adımda soruyorum.
Bir Anlık Umut
Bir gün, Kayseri’nin karanlık sokaklarında yürürken, soğuk bir esinti yüzümü vurdu. Gözlerim bir anlığına uzaklara daldı. Bu şehri seviyorum, ama zamanın hiç durmadığını, hep bir adım daha ileri gitmek zorunda olduğumuzu düşünmek içimi burkuyor. Her şeyin hep hızlı geçmesi, her zaman bir şeylerin eksik kalması… Ama saatlerin geri alınmaması, belki de bir yenilik arayışından daha fazlasıydı. Belki de bizlere, zamanı durdurmanın, geçmişin o eski huzurunu yeniden yaratmanın mümkün olmadığını hatırlatıyordu.
Ama ne olursa olsun, bir umut kaldı içimde. Belki saatler geri alınmasa da, kaybolan o bir saat, ben de bir şeyin farkına varmamı sağladı: Geçmişi ardımda bırakmak kolay değil. Ama bu, ileriye doğru gitmeyi engellememeli. Bir gün, belki de saatler geri alınacak, belki de hiç alınmayacak. Ama ben o zaman da bu şehirde, zamanla nasıl barışacağımı öğreneceğim.
Kayseri’de Bir Gün Daha
Akşamları Kayseri’de yürürken, saatlerin neden geri alınmadığını, bana ne kattığını düşünerek adımlarımı daha dikkatli atıyorum. O eski huzurlu günlere dönmek istiyorum, ama bunun için zamana değil, kendime güvenmeye ihtiyacım var. Belki de her şeyin zamanla olacağına inanmak lazım. Gelecek ne kadar uzak görünse de, ben o geleceği şimdi, tam bu an, kendi içimde yaşıyorum.
Sonuçta, saatlerin geri alınmaması belki de zamanla barışmanın bir yoluydu. Kendini geçmişte kaybolmuş gibi hissetmek yerine, geleceğin her yeni anına, sabahları daha erkenden uyanarak başlamak, işte bu gerçekten bir fark yaratıyordu.